16 Tem 2010

Futbol düşmanları ve cinsleri..


Zafere ulaşmak adına her yol mubah mıdır?

Rakibin hücumunu kesmek, taraftarı çıldırtıp hakemi baskı altına almak, haksız bir serbest vuruş ya da penaltı kazanmak ve hatta rakibini oyundan attırmak için 3 yaşında çocuğun yapmayacağı işleri yapan haysiyetsizleri kastediyorum.

Bir dönem, futbolun güzelliği adına teknik kapasitesi yüksek oyuncuların hakemler tarafından korunması eğilimi vardı. O oyunculara dokunmak neredeyse yasaktı. İş yavaş yavaş çığırından çıktı.. Önce, hemen her pozisyonun ardından çimler üzerine yığılan futbolcuların sayısı arttı. İtalya Milli Takımı’nın bu konuda çalışma yaptığı bile iddia edildi, komik filmler çekildi. Sonra bu futbol düşmanları boyut değiştirdi, olmayan “darbeler”in ardınan çimler üzerinde can çekişmeye başladı.

Bu yola başvuran sayısız oyuncu var ve maalesef sayıları her geçen gün artıyor. Didier Drogba, Robbie Savage, El Hadji Diouf ve hatta Wayne Rooney gibi üstün fizikli isimler bile zorlandıklarında kendilerini yere bırakıveriyor. Bunların bir de üst modelleri var elbette. 2003 yılında, Mondragon’un Olympiakos maçında imza attığı rezalet ve 2002 yazında yaşadığımız Rivaldo komedisi aklıma ilk gelenler.. Filippo Inzaghi ve Kader Keita’yı da unutmamak gerek elbette..

Kabaca bir sınıflandırma yapalım:
  • Penaltı Avcısı: Bu adamlar ceza sahasına tek bir amaçla girer.. Amaç elbette gol atmak değildir. “Ulen şu herif bi yanaşsa da bırakıversem kendimi” modelidir. Kornerlerde de sahne alır. Topa ya da kaleye bakmazlar. Hedef bellidir.
  • Hava Topu Seven: Bu adamlar genelde kafa topu mücadelelerinin ardından yerde kalır. Ara sıra penaltı kazandırdıkları olsa da genel itibariyle verimsiz bir modeldir.
  • Dolby 3D Modeli: Bu cins sahtekarlar genellikle kenar çizgilerinde görülür. Mikrofonlara yakın bir yerde “huaaağğğ!” diye yığılıverirler.. Taraftarı celallendirmek ana amaçlarıdır. Güçlü ses efektleriyle hakemler üzerinde etkilidir.
  • Asker: Takımı dara düştüğüne yere yığılan modeldir. Genellikle küçük takımlarda rastlanır. 75. Dakikadan sonra iki ayağının üstünde durduğu nadirdir. İnsanı çileden çıkartır.
  • Zeka Kübü: Taktik gereği yığılır. Yer ve zaman tamamen teknik direktör tarafından belirlenir. Rakibin hücumunu keser, “centilmenlik” gereği topun taca gönderilmesini sağlar.. Doğru zamanda ve doğru yerde devreye koyulurlarsa son derece etkili olur.
  • Hollywood Kaçkını: Kelimeler yetmez. En yetenekli sahtekardır.. Herhangi bir darbe almamalarına rağmen çırpınır, bağırır, debelenir, çimleri yolar. Rakibini attırmak için elinden geleni yapar. Arada hakemi de kesmeyi ihmal etmez. Kader Keita en canlı örneğidir. 5 dakika önce saha içinde can çekişen ebesiymiş gibi soğutucu spreyi yer yemez hiçbir şey olmamış gibi oyununa devam eder.
  • Amatör: Bu işi pek sık yapmayan modeldir. Genellikle “ya tutarsa” diye salıverir kendisini.. Macera, çoğunlukla sarı kart ile sona erer.
  • Son Düdükçü: sadece 90+ larda yere atlarlar. Maç bitene kadar da kalkmazkar. Deplasman maçlarında, soyunma odasına en hızlı kaçan, yine ta kendisidir.
  • Canı Sıkılan: Bu modelin yere atlamak için hiçbir sebebe ihtiyacı yoktur. Sadece futbol vandalıdır. Amacı oyunu bozmaktır. Çimen kokusunu sevdiklerinden şüpheleniyorum.
  • Korkutan: Yere yığılmalarının ardından hareketsiz kalırlar. Böylelikle küfür yemekten de kurtulurlar. Nadir bulunan bir modeldir..

Önceden gülüp geçerdim bu adamlara, şimdi ise öfkeleniyorum.. Sahada canla başla mücadele eden futbolcular görmek istiyorum ben.. Roy Keane'leri, Duncan Ferguson'ları, Lilian Thuram'ları, göğüs kafesine tekme yiyip maça devam eden Xabi Alonso'ları istiyorum!

FUTBOLU ÖLDÜRMEYİN ARKADAŞIM! Çarşı’nın tabiriyle, “SAHAYA ÇIKIN ADAM GİBİ OYNAYIN!”

Yakışıyor mu sizin gibi milyonluk adamlara? Gençlere böyle mi ilham vereceksiniz? Böyle mi ilah olacaksınız? Hiç mi içiniz sızlamaz??

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder