20 Tem 2010

At mı Jokey mi?

Jokey olmak için önce at olmanın gerekliliği tartışıladursun, atlıktan emekli olup jokeyliğe terfi edenlerin performansları zaman zaman tartışma yaratabiliyor.

Bir bakalım.. Greame Sounes.. Müthiş bir futbolcu, harika bir savaşçı.. Teknik direktör olarak ise Newcastle United ve Liverpool taraftarlarının favorisi olmadığı kesin.. Liverpool hala Souness’in açtığı yaraları sarmaya çalışıyor..

Bryan Robson.. Nam-ı diğer Robbo, Manchester United forması ile milyonlara hükmederken teknik direktörlük performansı ile soluğu Tayland’da aldı.. (İstatistiklere baktım, Tayland’ın başında çıktığı 7 maçta 2 galibiyeti var..)

Ruud Gullit.. Kariyerini anlatmaya gerek bile yok.. Teorik olarak teknik direktörlük kariyerini de öyle.. Rob Lee’de “liderlik yetisi görmediği” için kaptanlık bandını almaya bile cüret etti.. Alan Shearer’ı kenarda oturttu.. Doğal olarak 6. maçına bile çıkamadan evine gönderildi.. Şimdi mi? Bilmem?! En son ABD’ye gidecekti?

Hristo Stoichkov.. Bir Bulgar efsanesi.. Kariyeri başarılarla dolu.. Teknik direktör olarak ülkesinin milli takımının başına getirildikten 3 yıl sonra istifa etmek zorunda kaldı.. Bunda “taktik mi? taktiğe inanmam!” açıklamasının etkisi var mıdır bilemiyorum tabii..

Tony Adams.. Arsenal’in sembol ismi.. Emeklilikten sonra teknik direktör oldu.. Wycombe ve Portsmouth’da toplam 75 maça çıktı.. 16’sını kazandı.. Şimdi Azerbaycan taraflarında..

Bu listeyi uzatmak o kadar kolay ki.. Ama kısa keseceğim..

Elbette bu örneklerin “başarılı” versiyonlarını sunup bunu, aksi kariyer yollarından ilerleyen başarısız örneklerle desteklemek suretiyle bir antitez oluşturmak da mümkün..
Demek istediğim, esas soru “peki her attan jokey olur mu?” şeklinde olmalı.. Zira günümüzde elinizi sallasanız at emeklisi jokeye denk geliyor..

Bence bu daha önemli..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder