2 Tem 2010

Bir elmanın iki yarısı..

"Futbol takım oyunudur" klişesini son dönemlerin "süperstar"ları bozmaya meyilli olsalar da "sinerji" ve "uyum" kavramlarının oyuna etkisi ve katkısı yadsınamaz boyutlardadır.. Her biri ayrı ayrı dünya yıldızları olan adamları bir araya getirip sezonu kupasız kapatan, üstelik kabarık maaş çekleri yüzünden finansal yapıları da sallanan birçok kulüp olduğunu biliyoruz..

Tam bu noktada aklıma "ölümcül ikililer" geliyor. Bir kısmına yaşım tutmasa da, onları canlı canlı izleme şansım olmasa da isimleri ve tarzları ve eşleri ile futbol tarihine kazınmış durumdalar..

Örneğin Franco'nun baskısıyla İspanya Milli Takımı'nda bile oynamış olan Ferenc Puskas ile Alfredo di Stefano'nun oluşturduğu ikili 50'lerin sonu ve 60'ların başlarında Avrupa'yı kasıp kavurmuş..

Daha yakın geçmişten Jurgen Klinsmann-Rudi Voller, Romario-Bebeto, Romario-Hristo Stoichkov ikilileri de gerek milli takımlar düzeyinde gerekse de kulüpler bazında tozu dumana katan ikililer arasında..

Liverpool'un rüya ikilisi Kenny Dalglish ile Ian Rush, turuncu kasırganın mimarları Marco van Basten ile Ruud Gullit, Blackburn Rovers'a şampiyonluk getiren Alan Shearer ile Chris Sutton, Real'in katilleri Pedrag Mijatovic ile Davor Suker, Arsenal'e tarihinin en büyük başarılıarını yaşatan Dennis Bergkamp ile Thierry Henry, United'ın kara belaları Andy Cole ile Dwight Yorke, yine Real Madrid'den Morinetes-Raul ve Raul-Ronaldo ikilileri..

Saymakla bitmez.. İngiltere milli takımının "SaS"Alan Shearer-Teddy Sheringham, Real Sociedad'a tarihinin en büyük başarılarını getiren Nihat Kahveci-Darko Kovacevic, İtalya'yı sallayan Christian Vieri-Hernan Crespo ve Filippo Inzaghi-Sheva ikilileri..

Bu adamların ortak bir beyine sahipmişcesine sergiledikleri uyumlar, çoğu zaman kişisel egolarından arınmış mikro takım ruhları ve 1+1=3'ü kanıtlarcasına sergiledikleri performanslar beni oldum olası etkilemiştir.

Bu ikililer ayrıldığında büyü de bozuluyor.. Başka bir "ikili"nin "teki" olarak sahne almaları çoğu zaman mümkün olmuyor. Mijatovic, Sutton, Nihat, Kovacevic ve Henry örnekleri de bu tezi destekler nitelikte.. "Keşke hiç ayrılmasalar" diyesi geliyor insanın ama ne mümkün.. Transfer teklifleri, ilerleyen yaşlar, sakatlıklar..

Birbirleri için yaratılan, bir elin parmakları, bir elmanın iki yarısı gibi oynayan bu yetenekli futbolcuları izlemek, birçok kez imkansızı başardıklarına şahitlik etmek başka bir haz..

Bugünlerde böylesi ikililere pek rast gelmesek de, akılda kalanlarla yetinmek zorunda kalsak da umudum tam.. Yeni bir "Andy&Dwight Co." ortaya çıkacak ve ortalığı kasıp kavuracak.. Taraftarı olsun olmasın herkesi, tüm futbol tutkunlarını kendilerine hayran bırakacak..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder