30 Haz 2010

Zor zanaat..


Milyonlar karşılığında yeni formalarını giyen, yeni şehirlerinde kahramanlar gibi karşılanan, sadece birkaç ay sonra da ellerindeki tek yön biletlerle sessiz sedasız hava alanlarında görüntülenen futbolcuları bilirsiniz. Kanları kimi zaman teknik direktörleriyle, kimi zaman yeni oyun sistemiyle, kimi zaman da şehrin ve takımın kültürüyle uyuşmaz. Kimisi çalışır ama yapamaz, kimisi sadece banka hesabına yatan yeşillerle ilgilenir. Kimisi bunalıma girer evden çıkmaz, kimisi kendini kaybeder eve girmez..

Her yıl onlarca oyuncu bu kadere mahkum olur. Paralar boşa gider, yönetimler değişir, taraftar kahrolur, oyuncu ise “yeniden doğmak” umuduyla başka kulüplere ya da ülkelere yelken açar.. Kimi yeniden doğar, kiminin de adı unutulur gider..

Aklıma gelenleri listeledim.. İbret olsun diye..

Juan Sebastian Veron [Lazio > Manchester United]
Fransa 98’in ardından Parma bombayı patlatmış ve Arjantin Milli Takımı’nda harikalar yaratan Veron’u 15 milyon pound karşılığında kadrosuna katmıştı. Parma’nın ardından şampiyonluk peşinde koşan Lazio da orta sahasını ona emanet etmişti. 2001 yazında ise Manchester United, kendisini süper kupadan eden bu kel adama 43 milyon pound ödeyerek rekorları alt üst etmiş ve kırmızı formayı giydirmişti. Sonrası mı? United’ta geçen inişli çıkışlı iki sezon, ardından görgüsüz Abramovich ile gelen ve çoğunlukla kiralık geçen Chelsea yılları.. Şimdilerde Estudiantes forması giyiyor.. Yeniden doğdu mu peki? Eh, en azından Maradona öyle düşünüyor..

Andriy Shevchenko [AC Milan > Chelsea]
Sergei Rebrov ile birlikte Dinamo Kiev forması altında dünyayı sallayan ve AC Milan tarihine adını altın harflerle yazdıran bu adam, Abramovich’in 75,5 milyon Avro’luk teklifi üzerine sonradan görmeler kulübü Chelsky’ye katıldı. Sonra ne mi oldu? 3 sezonda 50 kez bile çıkamadı sahaya.. Attığı gol sayısı ise toplamda 10’u bulamadı.. Şimdilerde doğduğu takımın formasını giyiyor..

Denilson [Sao Paulo > Real Betis]
Dünyanın en büyük transfer kazıklarından biridir kendisi. Copa America ve Fransa 98’de gösterdiği performans ona İspanya’nın kapılarını açarken 30 milyon Pound’luk bonservis bedeliyle “dünyanın en pahalı oyuncusu” unvanını getirdi. Ertesi sezon Betis küme düşerken, kendisi de “arkadaşlarıyla kavga eden, teknik direktörüne kafa atan, kısacası 2 sezon düzgün oynayıp, para kazandıktan sonra orası burası ayrı oynayan Brezilyalılar” kervanına katılarak unutuldu gitti. Bir ara Manisaspor ilgileniyordu kendisiyle..

Robbie Keane [Tottenham Hotspur > Liverpool]
Keane transferinin teorik olarak riski yoktu. Oyuncu, karakteri oturmuş, kariyeri yerinde, üstelik İngiltere Premier Ligi’nde yıllardır gol atmaya alışıktı. Rafa Benitez onu kadrosuna katmak için 20 milyon Pound ödedi. 20 maçta 5 gol atan ve 2 beraberlik kurtaran bu adam sadece yarım sezon süren rüyasından uyanarak yine evine, Tottenham’a döndü..

Rafael van der Vaart [HSV > Real Madrid]
Hamburg’da büyüyen bu Hollandalı 2008 yazında 15 milyon Avro karşılığında Real Madrid’e transfer oldu. Uzun zaman forma giyemediği takımda bir ara varlığı bile unutuldu. 2009 yazında takımdan ayrılacağı söylentileri ortalıkta dolanırken, vatandaşları Wesley Sneijder, Arjen Robben ve Klaas-Jan Huntelaar’ın “turunculardan arınma” operasyonu sonrasında takımdan gönderilmesiyle tekrar forma şansı buldu. Şimdi bir var bir yok.. Tek gerçek ise Hamburger SV’nin kasasına giren 15 milyon..

Aliaksandr Hleb [Arsenal > Barcelona]
Arsene Wenger’in Stuttgart’tan 15 milyon Avro ödeyerek aldığı Hleb’in, Premier Lig tarihinin en büyük hayal kırıklıklarından biri olmaya adayken nasıl olduğu anlaşılmayan bir şekilde aynı fiyata Barcelona’ya satılmasının hem Arsenal’in mali tablolarını hem de Arsene Wenger’in bozulmaya başlayan uyku düzenini rayına soktuğuna eminim. Barcelona’da 20 kez bile forma yüzü göremeden ilk doğduğu yere Stuttgart’a geri dönen Hleb’in bir daha İspanya ya da İngiltere’ye adım atması ise gerçek bir mucize olur.

Robinho [Real Madrid > Manchester City]
Real Madrid’de 10 numarayı giyen bu yetenekli ama kaypak genç, yavru Chelsky olan Manchester City tarafından takibe alındığında kimse şaşırmadı. Küçük görgüsüzlerin lüzumsuz yüksek teklifine, Real Madrid de fazla direnmeyince 24 milyon Avro’ya alınan genç 42 milyon’a satılmış oldu. Şimdi mi? Santos’a geri döndü elbette. İngiltere’ye ayak basmak istemediğini söylüyor.. Ne kadar şaşırtıcı..

Gaizka Mendieta [Valencia > Lazio]
Valencia’da harikalar yaratan bu efendi adam anavatanından ayrıldığında sudan çıkmış balığa döndü. Kendisi için 48 milyon Avro harcayan Lazio formasını ancak 20 maç giyebilen Mendieta bir ara tekrar İspanya’yı denese de bozulan kimyası ve kaybolan güveni yüzünden tutunamadı. 2008 yılında Middlesbrough forması ile emekli oldu.

Francis Jeffers [Everton > Arsenal]
Hiç kimsenin canı, 2001 yazında bu genç için Everton’a 8 milyon Pound ödeyen Arsene Wenger kadar acımıyordur eminim. Everton’un genç yıldızı ve “ceza sahasındaki tilki” [fox in the box] olarak şöhret yapan bu adamın sakatlıklardan kafasını kaldırabildiği dönemlerde yeşil sahada görüldüğü olmuştu. Gol atamasa da teknik direktörü tarafından çok sevilen ve savunulan Jeffers; Charlton, Rangers, Blackburn derken Sheffield United’a kadar düşmüş durumda.. Allah kurtarsın..

Bosko Balaban [Dinamo Zagreb > Aston Villa]
Çok net hatırlıyorum bu transferi. Leblebi gibi gol atan, genç ve güçlü Balaban’ı alan Villa’yı duyduğumda “vay be,” demiştim, “kaptılar herifi hemen.” Sonrası mı? Malum.. Halen tek sayılı sezonlarda dışarıda (orta seviye takımlarda) çift sayılı sezonlarda ise Dinamo Zagreb’de oynamakta..

“En acıtan 10” listemin dışında kalan ama yine de saygı duyduğum transfer başarısızlıkları da var elbette.. Hadi isim de vereyim; Dinamo Kiev’in Tottenham’a sattığı, ülkemize de gelen Sergei Rebrov, Inter’in hayal kırıklığı olan ve Beşiktaş’ta yeniden doğma yemini eden Ricardo Quaresma, Milan’lı Onyewu ve Juventus’un çifte hayal kırıklıkları Felipe Melo ile Diego..

Tüm bunların yanında Owen, Asprilla, Guivarch, Bramble, Bellamy, Tomasson, Viana, Boumsong, Luque, Smith, Parker, Bowyer ve Butt transferlerine 5 yılda 120 milyon Pound harcayan Newcastle United’ın çektiği acıları anlatmama gerek yok sanırım..

Transfer pek zor zanaat mirim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder