"Ben bu takımın evladıyım"
Bu cümlenin üzerine tüy diken ifade "boş mukaveleye imza atmak"tır. Sözleşme süresi sonunda ya da sözleşme yenileme aşamasında yapılan uzun uzadıya pazarlıklar zaten hep evlat olmakla alakalı durumlar.
"Normalde hakemler hakkında konuşmam ama..."
Karşısında kamera ve mikrofon gören hemen her teknik adam ve futbolcunun sarıldığı cümledir. Hele hele favori gösterildikleri maçta istedikleri sonucu alamazlarsa... Bize her gün anormal! Üst üste üç pas yapamıyorsan zaten hakemler hakkında konuşma deyyus!
"Bizi engellemek istiyorlar"
Tüm cihan birleşmiş de bu takımın, teknik direktörün ya da oyuncunun önünü kesmeye çalışıyorlar ya, işte ben ona yanıyorum. İşte bunlar hep İllumunati...
"Önümüzdeki X maçı kazanıp..."
Matematik basit. Kalan maç sayısı X ise hedeflenen puan X*3'tür. Henüz gerçekleştiği görülmemiş olsa da bu ifadeden vazgeçmek ne mümkün!
"Milli takım arasını iyi değerlendirip..."
Takımda işler kötü gidiyorsa, bir iki de sakatlık varsa ağızlardan bu cümlenin dökülmesi kaçınılmazdır. Milli takım arasını iyi değerlendirmenin yolu Reina'dan geçer...
"Konuşursam Türkiye sallanır!"
Bu, en uç noktaların cümlesidir. Kurulan komplolar, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar ve dünyayı ele geçirme planlarını ifşa etmek mikrofon karşısındakinin boynunun borcudur. Henüz ne konuşan oldu, ne de ülke sallandı.
Gol getiren iyi orta
Bizimkisi bir aşk hikâyesi...
14 Eki 2014
Tornacı Shabala..
"Bunların yarısı tornacı kalanı da manav ve sıhhi tesisatçı, topu kaleye elleriyle bile getiremezler!" Sonuç: İzlanda 3, Türkiye 0...
"Cech, hatırlıyor musun, son dakikada nasıl da iteledik size!" Sonuç: Çek Cumhuriyeti 2, Türkiye 1...
"Tamam, ilk maçta kötüydük, ikinci maçın ilk yarısında harikaydık ama şansımız yaver gitmedi... Bu bizim çıkış maçımız.. 3 puan banko bizim. Hele bir kilidi çözelim, gerisi gelir!" Sonuç: Letonya 1, Türkiye 1...
Kadro değerleri, FIFA sıralaması, istatistikler, süpersonik ligimizin marka değeri, akıllara ziyan yetenekli futbolcularımız.. Geçiyorum bunları..
Anorthosis'li Shabala'nın attığı gol, yukarıdaki yorumları ulusal televizyon kanallarında yapan , aynaya bakma zahmetine girmemelerine rağmen, üç doksan dakikanın ardından gol yemeden 8 gol atarak 9 puan ile grup liderliğine oturan tornacıları ezberden yorumlayan şabalaklara gelsin..
Neslinizin ivedilikle tükenmesi dileğiyle...
Haydi biz de Euro 2016'da kendimize takım seçelim.. (Benimki İngiltere.. Yine...)
Not: Tam da yeni kaleci denenecek maçtı hocam. Zaten Ersan Gülüm de an itibariyle ligin en az gol yiyen takımının savunmasının göbeğinde oynamıyor. Evet evet, zaten mantıklı olan da buydu.
Not 2: Hakem lobisi, dünyayı ele geçirmeyelim diye yine üzerine düşeni yaptı tabii..
"Cech, hatırlıyor musun, son dakikada nasıl da iteledik size!" Sonuç: Çek Cumhuriyeti 2, Türkiye 1...
"Tamam, ilk maçta kötüydük, ikinci maçın ilk yarısında harikaydık ama şansımız yaver gitmedi... Bu bizim çıkış maçımız.. 3 puan banko bizim. Hele bir kilidi çözelim, gerisi gelir!" Sonuç: Letonya 1, Türkiye 1...
Kadro değerleri, FIFA sıralaması, istatistikler, süpersonik ligimizin marka değeri, akıllara ziyan yetenekli futbolcularımız.. Geçiyorum bunları..
Anorthosis'li Shabala'nın attığı gol, yukarıdaki yorumları ulusal televizyon kanallarında yapan , aynaya bakma zahmetine girmemelerine rağmen, üç doksan dakikanın ardından gol yemeden 8 gol atarak 9 puan ile grup liderliğine oturan tornacıları ezberden yorumlayan şabalaklara gelsin..
Neslinizin ivedilikle tükenmesi dileğiyle...
Haydi biz de Euro 2016'da kendimize takım seçelim.. (Benimki İngiltere.. Yine...)
Not: Tam da yeni kaleci denenecek maçtı hocam. Zaten Ersan Gülüm de an itibariyle ligin en az gol yiyen takımının savunmasının göbeğinde oynamıyor. Evet evet, zaten mantıklı olan da buydu.
Not 2: Hakem lobisi, dünyayı ele geçirmeyelim diye yine üzerine düşeni yaptı tabii..
9 Eki 2014
Kardeş(!)
Beşiktaş, bir buçuk yıldır evsiz. Yönetimin stadı tribün tribün değil de komple yıkarak inşaata girişmesi eleştirilebilir bir durum olsa da, bugün kulübün içinde bulunduğu durum budur.
Evsiz kartal, mücbir sebeplerle İstanbul'da olduğu iddia edilen ve hatta bir futbol stadyumu olduğu iddia edilen Atatürk Olimpiyat'a (stadyum demeye dilim varmıyor) mahkum.
Orası uzak, orası soğuk, orası rüzgarlı, oraya yüz binlerce dolar harcanıp takılan rüzgar panelleri dahi dayanamadı...
Orası zemin fukarası bir patates tarlası, orası öyle bir yer ki çim dahi bitmiyor!
Orada tezahürat yapmak da dert havaya girmek de.. Takımı havaya sokmak da dert, sahaya sesini duyurmak da..
Orası, yanlış fizibilite çalışmasının ürünü bir israf anıtı...
Bu bitmeyen dertler silsilesinden ötürü, derbiler ve Avrupa maçları hariç sezonun ilk yarısı için ezeli ve ebedi dostlarına misafir olmak isteyen Beşiktaş'ın yüzüne kapanmayan tek bir kapı kalmadı..
Canlık, kardeşlik, dostluk laf salataları iş başa düşünce ne de güzel buharlaşıyor değil mi?
Beşiktaş şimdi bir iç saha maçını evinden Ankara'da oynayacak..
Bu utanç da "kardeşlerine" bir ömür yeter..
Evsiz kartal, mücbir sebeplerle İstanbul'da olduğu iddia edilen ve hatta bir futbol stadyumu olduğu iddia edilen Atatürk Olimpiyat'a (stadyum demeye dilim varmıyor) mahkum.
Evimize dönmeye az kaldı... |
Orası zemin fukarası bir patates tarlası, orası öyle bir yer ki çim dahi bitmiyor!
Orada tezahürat yapmak da dert havaya girmek de.. Takımı havaya sokmak da dert, sahaya sesini duyurmak da..
Orası, yanlış fizibilite çalışmasının ürünü bir israf anıtı...
Bu bitmeyen dertler silsilesinden ötürü, derbiler ve Avrupa maçları hariç sezonun ilk yarısı için ezeli ve ebedi dostlarına misafir olmak isteyen Beşiktaş'ın yüzüne kapanmayan tek bir kapı kalmadı..
Canlık, kardeşlik, dostluk laf salataları iş başa düşünce ne de güzel buharlaşıyor değil mi?
Beşiktaş şimdi bir iç saha maçını evinden Ankara'da oynayacak..
Bu utanç da "kardeşlerine" bir ömür yeter..
True Geordie Fan
Newcastle United, Premier League, Şampiyonlar Ligi ve oyun dünyasıyla ilgili renkli ve epey "samimi" yorumları olan bir Geordie'nin videolarını izlemenizi öneririm. Gerçi son dönemde bir "şöhrete dönüştüğü" ve "ilk zamanki gibi olmadığı" eleştirileri alıyor olsa da, "true geordie fan" hâlâ takip etmeye değer bir zat..
Kendisiyle tanışma videom.. Fifa 2015 ve 89'luk Shearer isyanı..
Kendisiyle tanışma videom.. Fifa 2015 ve 89'luk Shearer isyanı..
Rangers ve Mike Ashley
Newcastle United'ın tombik sahibi Mike Ashley, son hisse alımlarıyla birlikte Rangers hisselerinin %9'luk kısmına sahip oldu ve kulübün en büyük ikinci hissedarı konumuna geldi. Bu oran teorik olarak büyük olmasa da, Ashley'nin, Glasgow ekibinin mağazaları ile stadyum isim hakkının da sahibi olması dengeleri değiştiriyor. Kısacası, Ashley'i çok yakın gelecekte başı belada olan Rangers'ın yeni patronu olarak görebiliriz.
Peki Ashley bunu neden yapıyor?
Rangers şu anda finansal açıdan can çekişiyor. Kulüp iki yıl önce borçları sebebiyle tasfiye edildi. Üçüncü lige düşürüldüler ve her şeye en baştan başladılar..
Ashley'nin futbola ilgisinin kulüp taraftarlığından ziyade kârlı iş anlaşmaları olduğunu söylemeye gerek yok. Üstelik, 4 milyar Pound'luk serveti ve Sports Direct gibi altın yumurtlayan bir tavuğu olduğu sürece de eli, pek çok alanda istediğini yapabilecek kadar güçlü.
İşte bu noktada, kötü finansal verileri bir pazarlık fırsatına çevirme gayretine girişen Ashley 142 yıllık bir geçmişi, Ibrox Stadyumu gibi bir mabedi, eşsiz bir taraftar ve kulüp kültürü olan Rangers'ı "ucuza kapatıp" yakın gelecekte Şampiyonlar Ligi'nde tekrar boy gösterecek bir ekip oluşturduktan sonra satmak ve servetini büyütmek derdinde.
Peki bu teknik olarak mümkün mü?
Gayet tabii mümkün. Newcastle United ve Rangers avrupa kupalarında karşı karşıya gelmediği sürece hiçbir sorun yok. Üstelik, gelseler dahil UEFA'nın "%50,1" kuralı bir şekilde kılıfına uydurulacaktır.
Ya Newcastle United?
Newcastle United cephesinde durum aynı.. "Failure United"
Bir, bir buçuk sezon süren bir kıpırdanma, ardından gelen hızlı ve net çöküş tüm bunların üzerine tuz biber eken transfer fiyaskoları.. Gutierrez'in testis kanseri teşhisi ve takımdan gönderilmesi, Debuchy ve Cabaye'ın yerlerinin doldurulamaması, başta savunma olmak üzere takımdaki kilit noktaların tecrübeli isimler yerine zaman zaman aşırı bonservis bedelleri ödenerek alınan gençlere emanet edilmesi ve 7 maçtır galibiyet alamayan, çaresizlikten Obartan ve Jr. Ameobi'ye sarılan Pardew'in takım üzerindeki kontrolünü yitirmeye başlamış olması şeklinde başlayan maddeleri yazmaya kalksak epey kalınca bir kitabımız olur.
Ashley yine de elindeki Newcastle United hisselerini 2016'ya kadar satmayacağını tekrar açıkladı. Buradaki güdüsü (tahmin edilebileceği üzere) yaptığı yatırımın karşılığını henüz alamamış olması. Bu yaklaşımla da işi epey zor.
Kısacası adanın kuzey yakasında bu ara işler epey stratejik ve karmaşık..
Ben esas, bu işlemlerin tamamlanmasının ardından Ibrox tabelasının indirilip yerine "Sports Direct" tabelasının asılacağı gün çıkacak olayları merak ediyorum..
Peki Ashley bunu neden yapıyor?
Rangers şu anda finansal açıdan can çekişiyor. Kulüp iki yıl önce borçları sebebiyle tasfiye edildi. Üçüncü lige düşürüldüler ve her şeye en baştan başladılar..
Ashley'nin futbola ilgisinin kulüp taraftarlığından ziyade kârlı iş anlaşmaları olduğunu söylemeye gerek yok. Üstelik, 4 milyar Pound'luk serveti ve Sports Direct gibi altın yumurtlayan bir tavuğu olduğu sürece de eli, pek çok alanda istediğini yapabilecek kadar güçlü.
İşte bu noktada, kötü finansal verileri bir pazarlık fırsatına çevirme gayretine girişen Ashley 142 yıllık bir geçmişi, Ibrox Stadyumu gibi bir mabedi, eşsiz bir taraftar ve kulüp kültürü olan Rangers'ı "ucuza kapatıp" yakın gelecekte Şampiyonlar Ligi'nde tekrar boy gösterecek bir ekip oluşturduktan sonra satmak ve servetini büyütmek derdinde.
Peki bu teknik olarak mümkün mü?
Gayet tabii mümkün. Newcastle United ve Rangers avrupa kupalarında karşı karşıya gelmediği sürece hiçbir sorun yok. Üstelik, gelseler dahil UEFA'nın "%50,1" kuralı bir şekilde kılıfına uydurulacaktır.
Ya Newcastle United?
Newcastle United cephesinde durum aynı.. "Failure United"
Bir, bir buçuk sezon süren bir kıpırdanma, ardından gelen hızlı ve net çöküş tüm bunların üzerine tuz biber eken transfer fiyaskoları.. Gutierrez'in testis kanseri teşhisi ve takımdan gönderilmesi, Debuchy ve Cabaye'ın yerlerinin doldurulamaması, başta savunma olmak üzere takımdaki kilit noktaların tecrübeli isimler yerine zaman zaman aşırı bonservis bedelleri ödenerek alınan gençlere emanet edilmesi ve 7 maçtır galibiyet alamayan, çaresizlikten Obartan ve Jr. Ameobi'ye sarılan Pardew'in takım üzerindeki kontrolünü yitirmeye başlamış olması şeklinde başlayan maddeleri yazmaya kalksak epey kalınca bir kitabımız olur.
Ashley yine de elindeki Newcastle United hisselerini 2016'ya kadar satmayacağını tekrar açıkladı. Buradaki güdüsü (tahmin edilebileceği üzere) yaptığı yatırımın karşılığını henüz alamamış olması. Bu yaklaşımla da işi epey zor.
Kısacası adanın kuzey yakasında bu ara işler epey stratejik ve karmaşık..
Ben esas, bu işlemlerin tamamlanmasının ardından Ibrox tabelasının indirilip yerine "Sports Direct" tabelasının asılacağı gün çıkacak olayları merak ediyorum..
8 Eki 2014
Tekrar merhaba...
Dört yıl ara vermişim.. Neden vermişim bilmiyorum ama çok özlemişim..
Haydi, karalamacaya devam..
Haydi, karalamacaya devam..
13 Ara 2010
Tevez Meselesi..
Neredeyse her transferi olay olan, mahkemelere düşen Carlos Tevez'in takımdan ayrılmak istediğini Manchester City kulübüne yazılı olarak ilettiği doğrulandı. Bu gelişme üzerine Manchester City yönetimi bu "uygunsuz" ve "zamansız" talebin reddedildiğini ilan etti.
West Ham'ı "küçük" bulan, Manchester United'ta "önünü göremeyen" ve son olarak da Manchester City'de "hak ettiği ücreti almadığı"nı savunan Tevez konusunda yaşanacak gelişmeler ilgi çekici olacak zira, City yönetiminin bugün yaptığı açıklama karşısında Tevez'in menajeri "iyileştirilmiş bir sözleşme" talebini yineledi.
Bu talebin esas sebebinin Carlos Tevez ile Roberto Mancini arasındaki soğukluk olduğu ve 4 Aralık tarihinde oynanan Bolton Wanderers maçında kenara alınmasının bardağı taşıran son damla olduğunu söyleyenlerin sayısı da az değil.
Tevez'in Manchester City ile halen 3,5 yıllık bir sözleşmesi olduğunu ve haftalık 150.000 Pound (Yaklaşık 355.000TL) kazandığını, üstelik Manchester City kadrosundaki en yüksek maaşlı oyuncu olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
Bakalım sonradan görme City ile huzursuz kaptanı arasındaki itiş kakış nasıl son bulacak..
Merakla ve heyecanla bekliyoruz.
Not:
Manchester City yönetimi tarafından yapılan açıklamanın orijinal metni:
Sun 12 Dec 2010, 8:17AM
Posted by Chris Bailey
It is with disappointment that we confirm to our supporters that Carlos Tevez has submitted a written transfer request. The Club can also confirm that the request has been rejected.
The Club remains disappointed by this situation and particularly with the actions of Carlos' representative.
Roberto Mancini and all at the Club have shown, and will continue to show, sensitivity to Carlos' personal circumstances including the issue of his family being based overseas. Indeed following his suspension as a result of the game against Bolton, Carlos requested, and was given, special dispensation by the Manager to take leave overseas.
The written transfer request is in stark contrast to Carlos' stated position in both public and club contexts. Significantly, over recent months, the Club has also received numerous requests from Carlos’ representative to renegotiate and improve his playing contract as well as more recently a request to extend that contract by another year.
However, in line with the Club's policy of not negotiating playing contracts mid-season this has not been granted. Carlos' current five-year contract has three-and-a-half years to run and he is the highest paid player at the Manchester City Football Club.
This is both an unfortunate and unwelcome distraction and the Club will remain focused on the games ahead in what is turning out to be a very promising season. The door remains open for Carlos to be selected to play.
Kaynak: http://www.mcfc.co.uk/News/Team-news/2010/December/Carlos-Tevez-A-statement
Tevez halinden memnun görünüyor.. |
Bu talebin esas sebebinin Carlos Tevez ile Roberto Mancini arasındaki soğukluk olduğu ve 4 Aralık tarihinde oynanan Bolton Wanderers maçında kenara alınmasının bardağı taşıran son damla olduğunu söyleyenlerin sayısı da az değil.
Tevez'in Manchester City ile halen 3,5 yıllık bir sözleşmesi olduğunu ve haftalık 150.000 Pound (Yaklaşık 355.000TL) kazandığını, üstelik Manchester City kadrosundaki en yüksek maaşlı oyuncu olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
Bakalım sonradan görme City ile huzursuz kaptanı arasındaki itiş kakış nasıl son bulacak..
Merakla ve heyecanla bekliyoruz.
Not:
Manchester City yönetimi tarafından yapılan açıklamanın orijinal metni:
Sun 12 Dec 2010, 8:17AM
Posted by Chris Bailey
It is with disappointment that we confirm to our supporters that Carlos Tevez has submitted a written transfer request. The Club can also confirm that the request has been rejected.
The Club remains disappointed by this situation and particularly with the actions of Carlos' representative.
Roberto Mancini and all at the Club have shown, and will continue to show, sensitivity to Carlos' personal circumstances including the issue of his family being based overseas. Indeed following his suspension as a result of the game against Bolton, Carlos requested, and was given, special dispensation by the Manager to take leave overseas.
The written transfer request is in stark contrast to Carlos' stated position in both public and club contexts. Significantly, over recent months, the Club has also received numerous requests from Carlos’ representative to renegotiate and improve his playing contract as well as more recently a request to extend that contract by another year.
However, in line with the Club's policy of not negotiating playing contracts mid-season this has not been granted. Carlos' current five-year contract has three-and-a-half years to run and he is the highest paid player at the Manchester City Football Club.
This is both an unfortunate and unwelcome distraction and the Club will remain focused on the games ahead in what is turning out to be a very promising season. The door remains open for Carlos to be selected to play.
Kaynak: http://www.mcfc.co.uk/News/Team-news/2010/December/Carlos-Tevez-A-statement
12 Ara 2010
Birde bir..
Alan Pardew Newcastle United'ın başında çıktığı ilk mücadeleden 3-1'lik zaferle ayrıldı. Newcastle United beklentileri aşarak kendi evinde Liverpool'dan her anlamda üstün bir oyun ortaya koydu ve 3 puanı alarak kendisini lig sıralamasının üst yarısına atmayı becerdi.
Liverpool'u iki "Scouse" oyuncusunun, Kevin Nolan ve problem çocuk Joey Barton'ın sıradışı performansı ile saf dışı bırakan Pardew'in takımı nasıl oynatacağının sinyalleri de geldi bu maçta.. Görünüşe göre Pardew, Newcastle United'ı hücum ağırlıklı oynatacak. Bu iyi bir şey. Bununla birlikte takımda sorun yaşayan genç Andy Carroll'u keseceği söylentileri de boş çıkmış gibi görünüyor. Kendi adıma tek sürpriz Lovenkrands yerine Ameobi tercihi oldu.
Yine de, Newcastle United cephesinde sular kolay durulacağa benzemiyor. Taraftar Ashley'ye son derece kızgın ve bunu maç esnasında ve sonrasında yapılan "renkli" tezahüratlarla gösterdi. Bununla birlikte Alan Pardew maçın ardından hızla sahayı terk etti ve sonrasında Ashley ile "laflamak" için kaybolduğunu açıkladı. Bu durum taraftarı daha da öfkelendirmiş olacak ki forumlardaki yaratıcı tepkilerden kendisi de nasibini aldı. Maçın ardından Joey Barton'ın "Bu galibiyeti Hughton'a armağan ediyoruz," açıklaması da Pardew'in işinin ne kadar zor olduğunun bir başka göstergesi.
Bakalım..
Devre arası geliyor..
Alan Pardew bu sürede neleri ne kadar değiştirebilecek ve kendisini hem taraftara hem de oyunculara ne kadar kabul ettirebilecek göreceğiz.
Her şeye rağmen tebrikler NUFC!
Pardew, Ashley ile sohbetinin ardından basının karşısıda.. |
Yine de, Newcastle United cephesinde sular kolay durulacağa benzemiyor. Taraftar Ashley'ye son derece kızgın ve bunu maç esnasında ve sonrasında yapılan "renkli" tezahüratlarla gösterdi. Bununla birlikte Alan Pardew maçın ardından hızla sahayı terk etti ve sonrasında Ashley ile "laflamak" için kaybolduğunu açıkladı. Bu durum taraftarı daha da öfkelendirmiş olacak ki forumlardaki yaratıcı tepkilerden kendisi de nasibini aldı. Maçın ardından Joey Barton'ın "Bu galibiyeti Hughton'a armağan ediyoruz," açıklaması da Pardew'in işinin ne kadar zor olduğunun bir başka göstergesi.
Bakalım..
Devre arası geliyor..
Alan Pardew bu sürede neleri ne kadar değiştirebilecek ve kendisini hem taraftara hem de oyunculara ne kadar kabul ettirebilecek göreceğiz.
Her şeye rağmen tebrikler NUFC!
9 Ara 2010
Son Saksağan Pardew..
Bahis siteleri tahminlerinde haklı çıktı ve 1961 Wimbledon doğumlu Alan Scott Pardew Newcastle United'ın 29. teknik patronu olarak ilan edildi.
Peki, kim bu Alan Pardew?
Kendisi eski bir orta saha oyuncusu ancak milli formayı hiç giymedi. Oyunculuk kariyerini temel olarak Crystal Palace ve Charlton Atletic formaları içinde geçirdi. Charlton forması giydiği dönemde (92-93 sezonunda) takımının en golcü ismi olmayı başardı.
1998 yılında yeşil sahalara veda ettikten sonra ve geçici menajer olarak Reading'in başına geldi. 2003 yılına dek Reading'de görev aldı ve ardından tartışmalı bir şekilde West Ham United'ın başına geçti.
West Ham United'ı 2006 yılında FA Cup finaline taşımış ve kupayı penaltılarla kaybetmiş olsa da genel performansı beğenilmedi ve yönetim tarafından görevine son verildi. Bu dönemde başına geçtiği enkaz halindeki Charlton Atletic'i kurtaramadı ve kariyerinde ilk kez küme düşme acısını tattı.
Londra'da geçirdiği başarısız dönemin ardından 2009 yazında Southampton'un başına geçti. Takımını Wembley'e taşımış ve kulübe 1976 yılından bu yana ilk ulusal kupasını (Football League Trophy) kazandırmış olmasına rağmen kulüp başkanı ile yaşadığı sorunlar yüzünden görevine son verildi.
Bugün ise Newcastle United'ın başında. Sabah saatlerinde 5,5 yıllık bir sözleşmeye imza attığı resmi olarak ilan edildi ve hafta sonunda Liverpool karşısına takımın başında çıkacağı kesinleşti.
Pardew, Basında rakip teknik direktörlere karşı "fazla açık sözlü" olarak tanınıyor. Katıldığı bir programda Essien’in rakibi Evans’ı sahadan sildiğini anlatmak için “tecavüz etti” ifadesini kullanmış olması gibi birkaç pot kırma hadisesine müdahil olsa da “taktikten önce zihinsel güç gelir” yaklaşımını benimseyen ve gençlere verdiği önem ve onlara şans vermekten kaçınmayan bir teknik adam. (Başına gelen felaketlerin sivri dili ve aşırı cesur davranışlarından kaynaklandığını savunanların sayısı hiç de az değil.)
Yine de, ortaya çıkan ilk manzara çok parlak değil. Resmi açıklama öncesinde Evening Chronicle’ın yaptığı taraftar anketinde Pardew’e sadece 14 oy çıkmıştı. Taraftarlar, %60'a yakın bir galibiyet oranı yakalayan ve bu anlamda Newcastle United tarihinin en iyisi konumunda olan Chris Hughton’ın ardından daha “büyük” bir ismi takımın başında görmek istediklerini şimdiden belli etmeye başladılar. Forumlarda, memnuniyetsizliklerini bildiren taraftarlar mesajlarının sayısı azımsanacak gibi değil. Kısacası Pardew taraftardan sıcak bir karşılama göremeyecek. Üstelik daha imza atar atmaz beslenme uzmanları, video analistleri ve masörlerden oluşan ekibi kulübün maaş politikası çerçevesinde yönetimden veto yemiş durumda.
Pardew’in özellikle Mike Ashley gibi bir "patron"un altında ne yapacağı ise en büyük merak konusu. Ashey'nin 2005 yılından bu yana göreve 7 menajer getirdiği gerçeği problemli ve istikrarsız kişiliğini kanıtlar nitelikte. (Bu rakamın Premier League ortalamalarının çok çok üzerinde olduğunu hatırlatmaya gerek bile yok.) Pardew ise tam aksine “huysuz” ve “lafını esirgemeyen” bir menajer. Kısa vadede okuyacağımız renkli basın açıklamaları ile hayatımız şenlenebilir.
Her şeye rağmen Pardew genç bir teknik direktör ve “eski kafalı” olmadığı kesin. Yine de, transfer bütçesi olmayan, düzenli olarak teknik konulara müdahil olan yönetimin Pardew'den ne beklediğini, taraftarın kendisine ne kadar kredi tanıyacağını ve her şeyden öte kendisinin Ashley’ye ne kadar tahammül edebileceğini gerçekten merak ediyorum. İşi çok ama çok zor.
Kendisine bol şans, daha bol sabır ve çokça başarılar diliyorum.
Hoş geldin Mr. Pardew..
"Toon Army"nin yeni başkomutanı |
Kendisi eski bir orta saha oyuncusu ancak milli formayı hiç giymedi. Oyunculuk kariyerini temel olarak Crystal Palace ve Charlton Atletic formaları içinde geçirdi. Charlton forması giydiği dönemde (92-93 sezonunda) takımının en golcü ismi olmayı başardı.
1998 yılında yeşil sahalara veda ettikten sonra ve geçici menajer olarak Reading'in başına geldi. 2003 yılına dek Reading'de görev aldı ve ardından tartışmalı bir şekilde West Ham United'ın başına geçti.
West Ham United'ı 2006 yılında FA Cup finaline taşımış ve kupayı penaltılarla kaybetmiş olsa da genel performansı beğenilmedi ve yönetim tarafından görevine son verildi. Bu dönemde başına geçtiği enkaz halindeki Charlton Atletic'i kurtaramadı ve kariyerinde ilk kez küme düşme acısını tattı.
Londra'da geçirdiği başarısız dönemin ardından 2009 yazında Southampton'un başına geçti. Takımını Wembley'e taşımış ve kulübe 1976 yılından bu yana ilk ulusal kupasını (Football League Trophy) kazandırmış olmasına rağmen kulüp başkanı ile yaşadığı sorunlar yüzünden görevine son verildi.
Bugün ise Newcastle United'ın başında. Sabah saatlerinde 5,5 yıllık bir sözleşmeye imza attığı resmi olarak ilan edildi ve hafta sonunda Liverpool karşısına takımın başında çıkacağı kesinleşti.
Pardew, Basında rakip teknik direktörlere karşı "fazla açık sözlü" olarak tanınıyor. Katıldığı bir programda Essien’in rakibi Evans’ı sahadan sildiğini anlatmak için “tecavüz etti” ifadesini kullanmış olması gibi birkaç pot kırma hadisesine müdahil olsa da “taktikten önce zihinsel güç gelir” yaklaşımını benimseyen ve gençlere verdiği önem ve onlara şans vermekten kaçınmayan bir teknik adam. (Başına gelen felaketlerin sivri dili ve aşırı cesur davranışlarından kaynaklandığını savunanların sayısı hiç de az değil.)
Yine de, ortaya çıkan ilk manzara çok parlak değil. Resmi açıklama öncesinde Evening Chronicle’ın yaptığı taraftar anketinde Pardew’e sadece 14 oy çıkmıştı. Taraftarlar, %60'a yakın bir galibiyet oranı yakalayan ve bu anlamda Newcastle United tarihinin en iyisi konumunda olan Chris Hughton’ın ardından daha “büyük” bir ismi takımın başında görmek istediklerini şimdiden belli etmeye başladılar. Forumlarda, memnuniyetsizliklerini bildiren taraftarlar mesajlarının sayısı azımsanacak gibi değil. Kısacası Pardew taraftardan sıcak bir karşılama göremeyecek. Üstelik daha imza atar atmaz beslenme uzmanları, video analistleri ve masörlerden oluşan ekibi kulübün maaş politikası çerçevesinde yönetimden veto yemiş durumda.
Pardew’in özellikle Mike Ashley gibi bir "patron"un altında ne yapacağı ise en büyük merak konusu. Ashey'nin 2005 yılından bu yana göreve 7 menajer getirdiği gerçeği problemli ve istikrarsız kişiliğini kanıtlar nitelikte. (Bu rakamın Premier League ortalamalarının çok çok üzerinde olduğunu hatırlatmaya gerek bile yok.) Pardew ise tam aksine “huysuz” ve “lafını esirgemeyen” bir menajer. Kısa vadede okuyacağımız renkli basın açıklamaları ile hayatımız şenlenebilir.
Her şeye rağmen Pardew genç bir teknik direktör ve “eski kafalı” olmadığı kesin. Yine de, transfer bütçesi olmayan, düzenli olarak teknik konulara müdahil olan yönetimin Pardew'den ne beklediğini, taraftarın kendisine ne kadar kredi tanıyacağını ve her şeyden öte kendisinin Ashley’ye ne kadar tahammül edebileceğini gerçekten merak ediyorum. İşi çok ama çok zor.
Kendisine bol şans, daha bol sabır ve çokça başarılar diliyorum.
Hoş geldin Mr. Pardew..
8 Ara 2010
Bidone d'oro 2010!
İtalyan futbolseverlerin 2003 yılından bu yana verdikleri Bidone d'or yani "Altın Bidon" ödülünün bu seneki adayları açıklandı.
Liste şu şekilde: (Kimseye haksızlık olmasın diye soyadına göre alfabetik olarak sıralanmıştır)
Adriano (Roma)
Amauri (Juventus)
Diego (Juventus/Wolfsburg)
Fabio Cannavaro (Juventus/Al Ahli)
Antonio Cassano (Sampdoria)
Alessandro Mancini (Internazionale)
Marco Materazzi (Internazionale)
Felipe Melo (Juventus)
Adrian Mutu (Fiorentina)
Ronaldinho (AC Milan)
Son şampiyon Melo ile bu ödlülü daha önce iki kez kazanan ve hat-trick'e koşan Adriano bu seneki favorilerim.
Cümle aleme hayırlı olsun..
Not 1:
Şimdiye dek bu ödüle layık görülen isimler şu şekilde:
2003 - Rivaldo - AC Milan
2004 - Nicola Legrottaglie - Juventus
2005 - Christian Vieri - AC Milan
2006 - Adriano - Internazionale
2007 - Adriano - Internazionale
2008 - Ricardo Quaresma - Internazionale
2009 - Felipe Melo - Juventus
(Kulüpler bazında Internazionale, uluslar bazında da Brezilya'nın ezici üstünlüğü mevcut)
Not 2:
Yıllara göre kullanılan oy sayıları:
2003 - 5.744
2004 - 7.334
2005 - 9.090
2006 - 10.314
2007 - 13.096
2008 - 17.544
2009 - 18.752
(Yarışmaya ilgi katlanarak artıyor.)
Not 3:
Adriano, 2006 yılında ödlülü ilk kez "kazandığında" %31,2 oy almıştı. Bu oran Bidone d'oro rekorudur. Kendisini tebrik ediyoruz.
Liste şu şekilde: (Kimseye haksızlık olmasın diye soyadına göre alfabetik olarak sıralanmıştır)
Ulu Bidon! |
Adriano (Roma)
Amauri (Juventus)
Diego (Juventus/Wolfsburg)
Fabio Cannavaro (Juventus/Al Ahli)
Antonio Cassano (Sampdoria)
Alessandro Mancini (Internazionale)
Marco Materazzi (Internazionale)
Felipe Melo (Juventus)
Adrian Mutu (Fiorentina)
Ronaldinho (AC Milan)
Son şampiyon Melo ile bu ödlülü daha önce iki kez kazanan ve hat-trick'e koşan Adriano bu seneki favorilerim.
Cümle aleme hayırlı olsun..
Not 1:
Şimdiye dek bu ödüle layık görülen isimler şu şekilde:
2003 - Rivaldo - AC Milan
2004 - Nicola Legrottaglie - Juventus
2005 - Christian Vieri - AC Milan
2006 - Adriano - Internazionale
2007 - Adriano - Internazionale
2008 - Ricardo Quaresma - Internazionale
2009 - Felipe Melo - Juventus
(Kulüpler bazında Internazionale, uluslar bazında da Brezilya'nın ezici üstünlüğü mevcut)
Not 2:
Yıllara göre kullanılan oy sayıları:
2003 - 5.744
2004 - 7.334
2005 - 9.090
2006 - 10.314
2007 - 13.096
2008 - 17.544
2009 - 18.752
(Yarışmaya ilgi katlanarak artıyor.)
Not 3:
Adriano, 2006 yılında ödlülü ilk kez "kazandığında" %31,2 oy almıştı. Bu oran Bidone d'oro rekorudur. Kendisini tebrik ediyoruz.
7 Ara 2010
Takımım..
UEFA Team of the Year 2010 anketinde oyumu kullandım, mutluyum, gururluyum..
Özellikle bazı mevkilerde karar vermekte çok ama çok zorlandım.
Oy veremeyip de içimin yandığı en az 4 oyuncu var..
Neyse;
Önce aday futbolcu listesini anımsayalım:
Kaleciler:
Gelelim benim takımıma:
Iker Casillas: Dünya Kupası 2010'un altın eldiveninin sahibi ve "WC 2010 All Star Team"in kalecisi. Harika bir sezon daha geçirdi ve mevkisinde rakipsiz.
Philipp Lahm: Ballack'ın yokluğunda Almanya'nın kaptanlığını üstlenen bu güçlü bek oyununa her gün bir şeyler eklemeyi başarıyor.
Gerard Pique: Fazla söze gerek yok. Üstün fiziği ve cesaretiyle Puyol'un veliahdı. Sir Ferguson onu sattığına her gün pişman oluyordur.
Carles Puyol: İlham veren, yılmak bilmeyen kaptan hem Barcelona hem de İspanya milli takımı forması ile enfes bir sezon geçirdi. 2010 Dünya Kupası'nda her maçta sahadaydı.
John Arne Riise: Liverpool yıllarının ardından Serie A'da klasını konuşturan kızıl prens Roma forması altında harikalar yaratmaya devam ediyor. Üstün fiziği ve abidevi istikrarıyla göz kamaştırıyor.
Cristiano Ronaldo: Milli takımında yaşadığı hayal kırıklığını bir tarafa koyacak olursak mevkisinde alternatifsiz olduğunu her gün bir kez daha kanıtlıyor. Manchester United'da nerede bıraktıysa Real Madrid'te oradan devam ediyor.
Xavi Hernandez: Aslında burada Xaviesta yazmalıydı ama olmadı.
Mesut Özil: Ballack'ın yokluğunda Almanya Milli Takımı'nda yer buldu, harika bir performans sergiledi ve Werder Bremen macerasına tam zamanında noktayı koyarak büyük transferini gerçekleştirdi. Real Madrid macerasına da harika başladı.(Ah Müller, ah Fabregas diyorum..)
Gareth Bale: Bence 2010 yılının en büyük patlamasını gerçekleştiren oyuncu. Henüz 21 yaşında ancak akıl almaz hızı, öldürücü ortaları ve üstün oyun zekası yaşının çok çok ötesinde. Rakip teknik direktörün, onu tutacak sağ bekine şans dilemekten başka bir seçeneği yok.
Lionel Messi: Milli takımına yabancı kalan uzaylı. Onu seyretmek büyük, çok büyük bir zevk.
Diego Forlan: 30'unda yeniden doğdu ve 2010 yılında tüm dünya onun nasıl bir lider olduğunu gördü. Milli takım forması altında yaptıkları bile bu kadroda olması için yeterli. 2010 Dünya Kupasının Altın Ayakkabı'sını sonuna kadar hak etti.
Bert van Marwijk: 2010 Dünya Kupası'nın en güzel unsurlarından biriydi. Sayesinde futbola doyduk.
Özellikle bazı mevkilerde karar vermekte çok ama çok zorlandım.
Oy veremeyip de içimin yandığı en az 4 oyuncu var..
Neyse;
Önce aday futbolcu listesini anımsayalım:
Kaleciler:
- Iker Casillas (Real Madrid)
- Julio Cesar (Internazionale)
- David de Gea (Atletico Madrid)
- Maarten Stekelenburg (Ajax)
- Eduardo (Genoa)
- Maicon (Internazionale)
- Sergio Ramos (Real Madrid)
- Philipp Lahm (Bayern München)
- Branislav Ivanovic (Chelsea)
- Gregory van der Wiel (Ajax)
- Gerard Pique (Barcelona)
- Lucio (Internazionale)
- Carles Puyol (Barcelona)
- Walter Samuel (Internazionale)
- David Luiz (Benfica)
- Leonardo Bonucci (Juventus)
- Brede Hangeland (Fulham)
- Diego Lugano (Fenerbahçe)
- Souleymane Diawara (Marseille)
- Douglas (FC Twente)
- Portugal Fabio Coentrao (Benfica Lisboa)
- Giovanni van Bronckhorst (Feyenoord)
- Ashley Cole (Chelsea)
- John Arne Riise (Roma)
- Michel Bastos (Olympique Lyonnais)
- Arjen Robben (Bayern München)
- Cristiano Ronaldo (Real Madrid)
- Javier Zanetti (Internazionale)
- Adam Johnson (Manchester City)
- Dirk Kuyt (Liverpool)
- Bastian Schweinsteiger (Bayern München)
- Mark van Bommel (Bayern München)
- Xavi Hernandez (Barcelona)
- Sami Khedira (Real Madrid)
- Esteban Cambiasso (Internazionale)
- Wesley Sneijder (Internazionale)
- Mesut Özil (Real Madrid)
- Cesc Fabregas (Arsenal)
- Thomas Müller (Bayern München)
- Keisuke Honda (CSKA Moskva)
- Andres Iniesta (Barcelona)
- Florent Malouda (Chelsea)
- Antonio Cassano (Sampdoria)
- Angel di Maria (Real Madrid)
- Gareth Bale (Tottenham Hotspur)
- Lionel Messi (Barcelona)
- Diego Forlan (Atletico Madrid)
- David Villa (Barcelona)
- Diego Milito (Internazionale)
- Luis Suarez (Ajax)
- Didier Drogba (Chelsea)
- Gonzalo Higuain (Real Madrid)
- Samuel Eto'o (Internazionale)
- Romelu Lukaku (Anderlecht)
- Carlos Tevez (Manchester City)
- Jose Mourinho (Real Madrid)
- Vicente del Bosque (Spain)
- Quique Sanchez Flores (Atletico Madrid)
- Bert van Marwijk (Netherlands)
- Louis van Gaal (Bayern München)
Gelelim benim takımıma:
Iker Casillas: Dünya Kupası 2010'un altın eldiveninin sahibi ve "WC 2010 All Star Team"in kalecisi. Harika bir sezon daha geçirdi ve mevkisinde rakipsiz.
Philipp Lahm: Ballack'ın yokluğunda Almanya'nın kaptanlığını üstlenen bu güçlü bek oyununa her gün bir şeyler eklemeyi başarıyor.
Gerard Pique: Fazla söze gerek yok. Üstün fiziği ve cesaretiyle Puyol'un veliahdı. Sir Ferguson onu sattığına her gün pişman oluyordur.
Carles Puyol: İlham veren, yılmak bilmeyen kaptan hem Barcelona hem de İspanya milli takımı forması ile enfes bir sezon geçirdi. 2010 Dünya Kupası'nda her maçta sahadaydı.
John Arne Riise: Liverpool yıllarının ardından Serie A'da klasını konuşturan kızıl prens Roma forması altında harikalar yaratmaya devam ediyor. Üstün fiziği ve abidevi istikrarıyla göz kamaştırıyor.
Cristiano Ronaldo: Milli takımında yaşadığı hayal kırıklığını bir tarafa koyacak olursak mevkisinde alternatifsiz olduğunu her gün bir kez daha kanıtlıyor. Manchester United'da nerede bıraktıysa Real Madrid'te oradan devam ediyor.
Xavi Hernandez: Aslında burada Xaviesta yazmalıydı ama olmadı.
Mesut Özil: Ballack'ın yokluğunda Almanya Milli Takımı'nda yer buldu, harika bir performans sergiledi ve Werder Bremen macerasına tam zamanında noktayı koyarak büyük transferini gerçekleştirdi. Real Madrid macerasına da harika başladı.(Ah Müller, ah Fabregas diyorum..)
Gareth Bale: Bence 2010 yılının en büyük patlamasını gerçekleştiren oyuncu. Henüz 21 yaşında ancak akıl almaz hızı, öldürücü ortaları ve üstün oyun zekası yaşının çok çok ötesinde. Rakip teknik direktörün, onu tutacak sağ bekine şans dilemekten başka bir seçeneği yok.
Lionel Messi: Milli takımına yabancı kalan uzaylı. Onu seyretmek büyük, çok büyük bir zevk.
Diego Forlan: 30'unda yeniden doğdu ve 2010 yılında tüm dünya onun nasıl bir lider olduğunu gördü. Milli takım forması altında yaptıkları bile bu kadroda olması için yeterli. 2010 Dünya Kupasının Altın Ayakkabı'sını sonuna kadar hak etti.
Bert van Marwijk: 2010 Dünya Kupası'nın en güzel unsurlarından biriydi. Sayesinde futbola doyduk.
Başka bir Messi - CR7 kıyası..
Tartışmaya girmeyeceğim..
Şu kareyi hatırlarsınız.. Hani 80 milyonluk bebeğin Abate'nin sert darbesi karşısında attığı taklayı..
O zaman da "Messi bunu yapmaz" demiştim..
Bir de aşağıdaki kare var biliyorsunuz, daha yepyeni.. Dumanı üzerinde..
Evet..
Lionel Messi bunu da yapmaz CR7..
Rakibinin teknik direktörüne saygısızlık yapmaz..
Hele hele bu adam onun yaşı kadar La Liga maçına çıkmış bir efsaneyse..
Adına 80 milyon ödenmiş olabilir ama daha alnından damlayan ter İspanyol çimlerine düşmedi Ronaldo efendi..
Sıkıysa Sir Fergie'nin takımındayken yapsaydın ya bunu..
Şu kareyi hatırlarsınız.. Hani 80 milyonluk bebeğin Abate'nin sert darbesi karşısında attığı taklayı..
[Video için tıklayınız] |
O zaman da "Messi bunu yapmaz" demiştim..
Bir de aşağıdaki kare var biliyorsunuz, daha yepyeni.. Dumanı üzerinde..
Evet..
Lionel Messi bunu da yapmaz CR7..
Rakibinin teknik direktörüne saygısızlık yapmaz..
Hele hele bu adam onun yaşı kadar La Liga maçına çıkmış bir efsaneyse..
Adına 80 milyon ödenmiş olabilir ama daha alnından damlayan ter İspanyol çimlerine düşmedi Ronaldo efendi..
Sıkıysa Sir Fergie'nin takımındayken yapsaydın ya bunu..
6 Ara 2010
Failure United!
Beklenen oldu ve patron düğmeye bastı.. Chris Hughton da Sam Allardyce, Kevin Keegan, Joe Kinnear ve Alan Shearer ile birlikte “Mike Ashley tarafından 2007 yılından bu yana göreve getirilip kovulan teknik direktörler listesi”ndeki yerini aldı.
Newcastle United’ı Championship’te gol ve puan rekoru kırarak Premier League’e geri getiren Chris Hughton Newcastle United’ı “istenilen seviyeye getirememek” ile suçlanıyor. Takımı “daha tecrübeli” bir isme emanet etme gerekliliğinden bahsediliyor.
Şimdi bir bakalım.. Takımın borcu 111 milyon Pound (yaklaşık 261 milyon TL) seviyesinde. Takımı satmaya çalışan, sonra vazgeçen, sonra tekrar satmaya çalışan, ardından yeniden vazgeçen ululardan ulu Mike Ashley hazretleri, “yeni yatırım” gereği görmediği için Premier League’ye yeniden yükselen takım için bir transfer bütçesi oluşturmadı.
Takımın gider bütçesini kısmak için Çacapa, Michael Owen, James Milner (ki King Kev bu yüzden ayrılmıştı), Emre Belözoğlu, Abdoulaye Faye ve en önemlisi Shay Given gibi isimler takımdan gönderildi. Yetmedi, Oba Martins, Sebastian Bassong, Habib Beye, Damien Duff, Xisco ve Geremi Njitap da takımdan ayrıldı. Yerlerine Peter Lovenkrands, Wayne Routledge, Leon Best, James Perch, Cheik Tiote, Sol Campbell ve Hatem Ben Arfa (kiralık) [ki, Nigel de Jong isimli kasap tarafından katledildi!] gibi isimler takıma katıldı.
Hughton bu şartlar altında genç isimleri sahaya sürdü. Kaleyi genç Tim Krul’a, Alan Shearer’ın formasını da Andy Carroll’a verdi. Mızmızlanmadan işini yaptı, Chelsea’yi Carling Cup’ın dışına itti, Emirates Stadium’dan yıllar sonra 3 puanla döndü.. Takım şu anda Wigan, Everton, Aston Villa ve Liverpool’un önünde 11. sırada yer alıyor.
Bakalım Mike Ashley hangi "tecrübeli" teknik direktörü takımın başına getirecek ve onu hangi transfer bütçesi ile ikna edecek? Hangi teknik direktör, "takımın sahibi benim, hangi oyuncuyu alıp satacağıma ben karar veririm" diyen bu zat-ı şahanenin altında görev alacak?
Ben de bir bahis açıyorum.
Yeni teknik direktör “yıl sonunda kovulacak” bahsine 1,05 veriyorum.
Bravo Ashley.. Newcastle United’ı Failure United yapma yolunda durmak yok yola devam!
Not 1:
Hughton'ın kovulmadan önceki son beyanlarından biri eminim bize tanıdık gelecektir:"I can tell you categorically 100 percent that there's only one person here who selects the team and that will be the normal process. I will select the team"
Not 2:
Bahis sitelerinde favori yaz ortasında Southampton’dan kovulan Alan Pardew. Onu Aston Villa’dan ayrılan Martin O'Neill, Charlton Atletic efsanesi Alan Curbishley, Tottenham Hotspur’u yeniden yaratan, şu anda ise Ajax’ın başında bulunan Martin Jol ve Norwich’i Championship’e taşıyan Paul Lambert izliyor.
Not 3:
Yeni gelen resmi açıklamaya göre takım şu anda Peter Beardsley ve Steve Stone’a emanet. Saksağanlar Liverpool karşısında bu ikilinin önderliğinde çıkacak.
Not 4:
Teknik direktör değiştirme rekoruna sahip bu yüksek egolu, kararsız, üstüne üstlük beceriksiz adam ile bizim "Büyük Başkan"larımız arasındaki benzerlikler de içimi acıtmıyor değil açıkçası..
Ashley'nin son kurbanı.. |
Şimdi bir bakalım.. Takımın borcu 111 milyon Pound (yaklaşık 261 milyon TL) seviyesinde. Takımı satmaya çalışan, sonra vazgeçen, sonra tekrar satmaya çalışan, ardından yeniden vazgeçen ululardan ulu Mike Ashley hazretleri, “yeni yatırım” gereği görmediği için Premier League’ye yeniden yükselen takım için bir transfer bütçesi oluşturmadı.
Takımın gider bütçesini kısmak için Çacapa, Michael Owen, James Milner (ki King Kev bu yüzden ayrılmıştı), Emre Belözoğlu, Abdoulaye Faye ve en önemlisi Shay Given gibi isimler takımdan gönderildi. Yetmedi, Oba Martins, Sebastian Bassong, Habib Beye, Damien Duff, Xisco ve Geremi Njitap da takımdan ayrıldı. Yerlerine Peter Lovenkrands, Wayne Routledge, Leon Best, James Perch, Cheik Tiote, Sol Campbell ve Hatem Ben Arfa (kiralık) [ki, Nigel de Jong isimli kasap tarafından katledildi!] gibi isimler takıma katıldı.
Bu taraftar seni hiç unutmayacak Mike Ashley! |
Hughton bu şartlar altında genç isimleri sahaya sürdü. Kaleyi genç Tim Krul’a, Alan Shearer’ın formasını da Andy Carroll’a verdi. Mızmızlanmadan işini yaptı, Chelsea’yi Carling Cup’ın dışına itti, Emirates Stadium’dan yıllar sonra 3 puanla döndü.. Takım şu anda Wigan, Everton, Aston Villa ve Liverpool’un önünde 11. sırada yer alıyor.
Bakalım Mike Ashley hangi "tecrübeli" teknik direktörü takımın başına getirecek ve onu hangi transfer bütçesi ile ikna edecek? Hangi teknik direktör, "takımın sahibi benim, hangi oyuncuyu alıp satacağıma ben karar veririm" diyen bu zat-ı şahanenin altında görev alacak?
Ben de bir bahis açıyorum.
Yeni teknik direktör “yıl sonunda kovulacak” bahsine 1,05 veriyorum.
Bravo Ashley.. Newcastle United’ı Failure United yapma yolunda durmak yok yola devam!
Not 1:
Hughton'ın kovulmadan önceki son beyanlarından biri eminim bize tanıdık gelecektir:"I can tell you categorically 100 percent that there's only one person here who selects the team and that will be the normal process. I will select the team"
Not 2:
Bahis sitelerinde favori yaz ortasında Southampton’dan kovulan Alan Pardew. Onu Aston Villa’dan ayrılan Martin O'Neill, Charlton Atletic efsanesi Alan Curbishley, Tottenham Hotspur’u yeniden yaratan, şu anda ise Ajax’ın başında bulunan Martin Jol ve Norwich’i Championship’e taşıyan Paul Lambert izliyor.
Not 3:
Yeni gelen resmi açıklamaya göre takım şu anda Peter Beardsley ve Steve Stone’a emanet. Saksağanlar Liverpool karşısında bu ikilinin önderliğinde çıkacak.
Not 4:
Teknik direktör değiştirme rekoruna sahip bu yüksek egolu, kararsız, üstüne üstlük beceriksiz adam ile bizim "Büyük Başkan"larımız arasındaki benzerlikler de içimi acıtmıyor değil açıkçası..
23 Kas 2010
"Giant Killer of the Year"
Söz konusu ödül, “Ronnie Radford Ödülü” olarak anılacak.
Ödüle adını veren Ronnie Radford 1972-73 sezonunda FA Cup’ta Newcastle United’ı uzatmalarda deviren ve FA Cup tarihinin en büyük “dev katliamı” olarak kabul edilen Hereford United’ın kahramanı..
85. dakikaya girildiğinde 1-0 önde olan Newcastle United, 30 metre mesafeden akıl almaz bir şutla topu “doksan tabir ettiğimiz noktaya” gönderen ve taraftarların sahaya girmesine sebep olan Radford’a engel olamayınca, üstelik uzatmalarda bir gol daha yiyince hüsranların en büyüğünü yaşamıştı..
Çok başarılı bulduğum bu girişimin nasıl bir sonuç vereceğini ise zaman gösterecek.
Bravo FA!
Not: Newcastle United taraftarlarının acısı tazelenmişe benziyor. Aşağıdaki alıntı www.nufc.com dan:
"The award is named after Ronnie Radford whose long-range goal for Hereford United in 1972..." that's quite enough thanks, we know the rest.
Radford, halen dumanı tüten kramponunu soğuturken.. |
İngiltere Futbol Federasyonu, bu sezondan itibaren FA Cup organizasyonu içinde “Giant Killer of the Year” ödülü de verecek. Bu haberi aldığımda tam da “Giant Killers” konulu bir şeyler karalıyordum, harika oldu..
Turnuvalarda alt seviyedeki takımlara ve genç oyunculara ciddi önem veren FA, “küçük”lerin “dev”leri “katletmesi”ni ödülsüz bırakmayarak motivasyonu zirveye çıkarmayı planlıyor şüphesiz ki. Ödül, sahibini FA internet sitesince açılacak oylama sonucunda bulacak. Oylamaya katılacak maçlar bir grup spor yazarı tarafından belirlenecek. Oylamayı kazanan ve yılın “dev katili” olan takım ise final maçının devre arasında taraftarların huzurunda ödülünü alacak.
Söz konusu ödül, “Ronnie Radford Ödülü” olarak anılacak.
Ödüle adını veren Ronnie Radford 1972-73 sezonunda FA Cup’ta Newcastle United’ı uzatmalarda deviren ve FA Cup tarihinin en büyük “dev katliamı” olarak kabul edilen Hereford United’ın kahramanı..
85. dakikaya girildiğinde 1-0 önde olan Newcastle United, 30 metre mesafeden akıl almaz bir şutla topu “doksan tabir ettiğimiz noktaya” gönderen ve taraftarların sahaya girmesine sebep olan Radford’a engel olamayınca, üstelik uzatmalarda bir gol daha yiyince hüsranların en büyüğünü yaşamıştı..
Çok başarılı bulduğum bu girişimin nasıl bir sonuç vereceğini ise zaman gösterecek.
Bravo FA!
Not: Newcastle United taraftarlarının acısı tazelenmişe benziyor. Aşağıdaki alıntı www.nufc.com dan:
"The award is named after Ronnie Radford whose long-range goal for Hereford United in 1972..." that's quite enough thanks, we know the rest.
11 Kas 2010
İnsanlığın Sonu!
Seviyoruz seni Baki Mercimek! |
Bankacılıktan arta kalan vaktimde ruhumu temizlediğim biricik grubum ile besteler yapıyoruz. Beste çalışmalarını farklı zamanlarda farklı yerlerde kaydederek üzerinde çalışıyoruz.
“İnsanlığın Sonu”nun evde yapılan ilk kaydından tutun da stüdyoda alınan prova kaydına, hatta midi versiyonuna kadar tüm çeşitlerinde karşıma Baki Mercimek çıkıyor. Kayıtlar farklı yerlerde, farklı bilgisayarlarda farklı zamanlarda yapıldı. Sebebini bilmiyorum. Diğer kayıtların hiçbirinde ne Baki ne de bir başkası var.
Uykularım kaçıyor Baki, korkuyorum!
Bana vermek istediğin mesaj ne?!
Neden Baki? Neden?!! |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)